DÜNYA

Fransa Başbakanı Bayrou Liderliğindeki Hükümetin Düşüşü Ülkede Kredi Notu Baskısı Yaratıyor

Fransa Başbakanı François Bayrou liderliğindeki hükümetin düşmesi, ülkenin kredi notu üzerinde baskı oluşturabileceği endişelerini artırıyor.


Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un geçen yıl aldığı erken seçim kararı finans piyasalarında belirsizliğe yol açmış, Fransız banka hisseleri olumsuz etkilenmişti. Bu yıl da Başbakan François Bayrou liderliğindeki hükümetin düşmesi ülkede aynı durumun yaşanması kaygısı oluşturdu.

Berlin merkezli Avrupa derecelendirme kuruluşu Scope’un analisti Thomas Gillet, yaptığı değerlendirmede, "Bir yıldan kısa süre içinde ikinci kez yaşanan Fransız hükümetinin düşüşü, Fransa’nın kredi notunu olumsuz etkiliyor." ifadesini kullandı.

Fransa halen "AA-" notu ile derecelendiriliyor ve görünümü istikrarlı olarak korunuyor. Ancak notun aşağı yönlü revize edilmesi halinde yatırımcıların Fransız devlet tahvilleri için daha yüksek risk primi talep etmesi bekleniyor. Bu durumun Paris yönetiminin borçlanma maliyetlerini de artırabileceği öngörülüyor.

Analistlere göre siyasi istikrarsızlık büyümeyi yavaşlatırken bütçe açığı ve borç seviyelerinin kontrolünü de zorlaştırıyor. Fakat henüz bu etkiler, finansal sistemi derinden sarsacak seviyeye ulaşmasa da siyasi belirsizlik genel ekonomik görünüm üzerine gölge düşürüyor.

Siyasi risklerin sürmesinin devlet tahvillerine olan talepte etkili olması bekleniyor

İşletmelerin ve tüketicilerin karar alma süreçlerinde temkinli davranmasına neden olarak ekonomik faaliyeti olumsuz etkileyen siyasal kararsızlığın ise yatırım talebi ve kredi genişlemesi üzerindeki etkisi de dikkati çekiyor.

Kriz, Fransa'nın zaten yüksek seyreden bütçe açığı ve borç stoku üzerinde ek baskı yaratırken, bu durum mali konsolidasyonu zorlaştırıcı etki yapıyor.

Ülkede bankacılık sektörü güçlü temelde olsa da siyasi risklerin sürmesinin devlet tahvili getirileri ve fonlama maliyetlerinde etkili olması beklenirken, bunun da bankaların refinansman stratejilerini ve sermaye yeterliliklerini baskı altına alması öngörülüyor.

Analistler, siyasi krizin henüz "ekonomik bir krize" dönüşmediğini ifade etse de politik istikrarsızlığın maliye politikalarına zarar verme ve ekonomik direnci aşındırma potansiyeline dikkati çekiyor. Analistler, mali disiplinin sağlanamadığı bir ortamda yatırımcı güveni ve finansal piyasa dengesinin bozulma riskinin arttığına da işaret ediyor.

"Paris'teki politika felci Fransa ve Avrupa için sorun anlamına geliyor"

Konuya ilişkin, AA muhabirine değerlendirmede bulunan Berenberg Başekonomisti Holger Schmieding, "Paris'teki politika felci Fransa ve Avrupa için sorun anlamına geliyor." dedi.

Böyle bir durumda Avrupa'nın ABD Başkanı Donald Trump ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'e karşı koymasının daha da zorlaştığını ifade eden Schmieding, Avrupa çıkarlarını savunmada artık Almanya'nın öncülük etme sorumluluğunun her zamankinden daha fazla olduğunu aktardı.

Schmieding, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un hala ülkenin dış politikasında belirleyici rol oynayabileceğini dile getirerek, "Ancak bütçe ve harcamaların kontrolü onun elinde değil ve parlamentoda herhangi bir uluslararası anlaşmanın onaylanması için mücadele etmesi gerekecek. Başbakan François Bayrou hükümetinin düşmesiyle uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Fitch Ratings'in cuma günü beklenen değerlendirmesinde ülkenin kredi notunu düşürmesi söz konusu olabilir." değerlendirmesinde bulundu.

Gerçek bir mali krizin, şimdilik pek olası görünmediğini belirten Schmieding, cari denge konusunda da ülkenin finansal bir kriz yaşamayacağı öngörüsünde bulundu.

Schmieding, Avrupa Merkez Bankası (ECB) Başkanı Christine Lagarde'ın perşembe günkü ECB faiz kararı toplantısında sözlerini dikkatle seçmek zorunda kalacağını aktararak, "Lagarde, ne ECB'nin pişmanlık duymayan bir mali günahkarı kurtarabileceğini ima edecek ne de Fransa'ya hala şüpheyle yaklaşan piyasaları rahatsız edecek kadar sert bir tavır takınacak." diye konuştu.

Berenberg Başekonomisti Schmieding, ECB'nin bu tarz durumların diğer ülkelere bulaşmasını önlemek için harekete geçebileceğini ve sürdürülebilir mali politikalara geri dönen herhangi bir ülkeyi destekleyebileceğini kaydetti.